Alyoşa’dan Tanpınar’a Mektup

Şeyma Acıgöz
3 min readApr 12, 2019

27 Mart 1960

Büyükada

Hamdiciğim;

Son gönderdiğin mektubu biraz geç almakla birlikte yazdığın için ne denli mesut olduğumu tahmin edemezsin. Seninle yazışmak bana Paris’in rengârenk sokaklarında peşi sıra içtiğim sigaralar gibi hayat veriyor. Son zamanlardaki her mektubunu romanının bittiği müjdesini almak ümidiyle açıyorum fakat bu sefer de hüsran cicim, artık o mehtabı anımsatan kadınını okumak istiyorum.

Geçenlerde, uzun zaman sonra, Cihangir Tepesi’nde Nuran’a rastladım. Solgun görünüyordu. Suat mektup bırakmış meğer, yeni okuyabilmiş kadıncağız. “İntiharı en çok beni öldürdü” diyor. Bir görsen, Hamdiciğim, nasıl da mahzun, sokaklara dalıp gidiyor. Suat’tan bahsettikçe, yıllar geçmesine rağmen, sanki intiharını seyreder gibi oldum. İnsan en çok bir ölünün karşısında aciz kalıyor aziz dostum. Daha da fenası, bir ölüyü seyrederken sanki ölüm mefhumunun kendisinden mesul olduğumu hissediyorum. Nuran’ı en iyi ben anlıyorum, sen ona fazlasıyla öfkeli olsan da. Karl’ın ani ölümü hâlâ gözlerimde. Lâkin inkâr etmiyorum, insan kendi benliğini en çok bir ölünün ardından kuruyor. Kendimi Karl’ın ölümüne borçluyum. Umuyorum ki Nuran da bu sakilliğini bertaraf edebilsin; senin onu nitelediğin gibi değil, kendi benliğini ve kadınlığını bizâtihî tayin etsin. Oysa sen daima Nuran’ı suçluyorsun. Var olduğunu düşündüğün ne varsa birer yanılsama olduğunu en çok onunla gördüğünü söylüyor, ona öfkeleniyorsun. Neşeli mizacının yerini alan hüzün her şeyi açıklar oldu. Yazdıklarında hep bir yorgunluk seziyorum. Ah Hamdiciğim, en çok Nuran yüzünden mi tüm bunlar? Varlığına küçüklüğünden beri inandığın ‘canân’ın yokluğunu yalnız onunla görmüş olamazsın. En kalbî hislerimle söylüyorum ki seni o hayâlden uyandıran tek sebep Nuran değildi. Biz hepimiz kabahatli idik. Nuran’a atfettiğimiz kadınlığı onun içselleştirememiş olmasındaki esas kabahatli bizdik, bizim utopic zihinlerimizdi. Onu en çok sen canân kabul etmiştin, bunu söylemek zorundayım cicim, sen kendini Nuran’a değil bir hayâle inandırdın. Ne demiştin sahi? “Biz hep Nevâkâr’ı söyleriz fakat sevemeyiz onu.” Ne müthiş itiraf! Seninki daha da öte, sevdiğini söylersin her yerde, lafta; oysa anlamazsın bile onu. Sevmek için evvela aşina olmak gerekmez mi? En çok ben bilirim seni Hamdiciğim, sevgili komşum, buhranlı yaratıcılığımın en güzel tanığı. Çok yoruldum tüm bu debdebelerden, kalıp halinde constant yaşantılardan, renksizlikten. Ne çok özlüyorum bilsen Narmanlı Yurdu’ndaki günlerimizi. Üst üste yaktığımız sigaralarla attığımız kahkahaları, okuduğun Fransız şiirlerini… Narmanlı Yurdu artık bildiğimiz gibi değil Hamdiciğim, görmüyor oluşun ne denli içimi rahatlatıyor bilemezsin. Anılarımıza müdahale ettiler, alçakça hem de. Artık caddede dahi yürüyemez oldum. Çok üzgünüm, bilmelisin; bu zevk hezimeti ile en çok senin yaşamını eksilttiler sanıyorum.

Tüm yazdıkların günden güne karamsarlığın söylemi oluyor cicim, kendi girdabının içinden bizlere ne acı hikâyeler bıraktığının farkında değilsin. Her daim anlattığın o Antalyalı genç kızı hatırlasan yazarken, biraz olsun ümitli ve hülyalı hikâyelerini okumuş oluruz belki. Biliyorsun, Hamdi, karamsarlık sevmiyorum, renksizliğe tahammül edemiyorum. En büyük mücadelemi de renkler için vermedim mi? Sarılar, pembeler, kırmızılar… Uçuş uçuş tüm şehir zihnimde, rengîn tüller ardında yürüdüğümüz sokaklar bambaşka oluyor. Ah, ne olurdu benim bu heyecanım tüm insanları sarsaydı; bu denli karanlık, koyu, ruhsuz yaşamasaydık? Renkler demişken, Hamdiciğim, yeni bir tablo boyuyorum: Narmanlı Yurdu’nun kedileri ile sen. Biter bitmez göndereceğim muhakkak. Hatırlarsın, bir akşam hep birlikte otururken Mümtaz Bedri’ye “Hakiki sanat, kendi hayatını bir başkasının eserinden tanımaktır” demişti. Ne doğru söz! Tabloyu gördüğünde benim sana bakışımdan öte kendi hayatını benim eserimle tanımanı temenni ediyorum. Leyla günlerdir beni caddeye çıkarmaya uğraşıyor, ancak bugün ikna oldum. Fransız vitrinlerine yeni écharpelar gelmiş, rengârenk, gidip onlara bakacağız. Muhakkak mor bir écharpe bulmayı diliyorum. Kendine iyi bak cicim, mütemadiyen yaz.

Alyoşa’n Aliye Berger

--

--