Sinemada Müziği Tanımlamak

Şeyma Acıgöz
3 min readMar 13, 2019

“You can create worlds in your dreams, right?”

(One Wonderful Sunday)

Filmlerde metiniçi(diegetic) müzik yalnızca sahnenin içinde çalan, metin dışı (non-diegetic) ise sahneye sonradan eklenen midir? Birçokları tarafından kabul gören bu çıkarımın ne denli eksik kaldığını kabul etmek gerek. Böyle keskin bir tanımı yaparken göz önünde bulundurulması gereken asıl önemli nokta müziğin metnin içine ne kadar dâhil olup olmadığıdır. Amaç yalnızca duyguları yönlendirmek ise müzik metin dışıdır; diğer bir yandan, müzik metnin anlatısının içinde yer alıyorsa metin içidir şeklinde bir tanım yapmak yeterli olacaktır kanaatindeyim. Fakat bazı sahnelerin müzikleri için böyle net bir tanım yapmak mümkün müdür? Bahsettiğim bu sahnelerden birinin bulunduğu film hiç kuşkusuz Akira Kurosawa’nın One Wonderful Sunday’idir. Filmin meşhur amfi tiyatro sahnesinde çalan Schubert’in 8. Senfoni’ si o sahne için diegeticmidir yoksa non-diegetic mi? Bu sorunun net bir cevabını vermek ilk anda mümkün görünmüyor. Fakat müziğin, filmin anlatısına ne kadar dâhil olup olmadığı ve karakterlerin duygularını etkileyip etkilemediği yönündeki mühim noktalar incelendiğinde müzik kullanımını metin içi (diegetic)olarak kabul etmek yerinde olacaktır.

Kadın karakterin “Alkışlayın” diyerek kameraya konuştuğu sekansta dinleyici olarak filmin seyircilerine seslendiği varsayılırsa, filmin seyircisini metnin içine dâhil ettiği yorumu yapılabilir. Filmin genel anlatısı dışarıdan eklenecek bazı öğelerle belli bir anlama kavuşmaktadır. Nasıl ki filmin seyircisi amfi tiyatrodaki Schubert dinletisinin bir parçası haline geliyorsa sonradan eklenen müzik de anlatı içerisinde belli bir değere sahiptir. Bu sebeple çalan şarkı her ne kadar sonradan eklenmiş olsa da metin içi kabul edilmelidir. Çünkü müzik duyguları yönlendirmek amacıyla metnin dışından eklenmemiştir. Tam aksi, bizzat anlatıma dâhildir ve elbette bir anlam taşımaktadır. Başka birçok filmde kullanılan metin dışı müzikler de belli bir anlama binaen eklenmiştir diyebilirsiniz. Fakat bu tarz müzik kullanımlarında sahnedeki müziği çıkarsak bile metnin kendi başına da bir bütünlüğü ve anlamı olduğunu görürüz. Kurosawa’nın One Wonderful Sundayfilminden Schubert’in 8. Senfonisi’ni çıkarmak metni çıplak ve anlamsız bir hale getirecektir. Çünkü sahnenin anlatımı yalnızca o müzikle anlamlıdır.

Diğer bir yandan, filmin karakterlerinin duyguları da Schubert’in müziği ile bağlantılıdır. Müzik yavaş yavaş yükselirken karakterlerin duygularındaki yükseliş de gözle görülür bir hale gelmektedir. Müzik zirveye çıktığında ise onların da duyguları zirveye çıkmış ve kadın tutkuyla adamın yanına gitmiştir. Fakat bu noktada müziğin metin içi (diegetic) kabul edilmesine gölge düşürebilecek bir detay vardır: Adam kadını öperken hayalî orkestrasını yönetmeyi bırakmıştır fakat müzik olduğu gibi, kesilmeden devam etmektedir. Bu durum esasında müziğin onlardan bağımsız olduğunu ve duygu yükselişini belirginleştirmek için kullanıldığını gösterebilir. Fakat müziği tam anlamıyla onların hayallerinden ayrı kabul edemeyiz. Müziğin zirveye çıktığı yerde onların da duygularının zirveye çıkmış olması onun yalnızca dışarıdan eklenen bir metin dışı müzik olduğu anlamını doğurmaz. Çünkü hem müzikte hem de karakterlerde o yükseliş sürecini görmekteyiz ve birbirinden bağımsız değiller. Sadece müzik sayesinde onların duyguları yükseliyor değil, sanki karakterlerin duygularının yükselişi müziği de yükseltiyor gibi; paralellik söz konusudur. Bu sebeple müzik için yalnızca seyircinin duygularını etkileyen bir unsur olarak non-diegeticdemek eksik hatta yanlış olacaktır. Müzik sadece seyircinin değil karakterlerin de duygularını etkilediği için diegetictir.

Görüldüğü üzere sanata dair terimlerde net ayrımlara gitmek imkân dışıdır. Çokça kabul gören bir tanım bile bir sanat eseri karşısında kimi zaman yanlış ya da eksik kalabilir. Bu sahnede de müziğin kullanımını tanımlamak zor olsa da bu zorluğun ötesinde bir tanıma varmak fazlasıyla önemlidir. Çünkü sanat hiçbir zaman belli kalıplara sığmaz; kimi zaman tüm mantıkî çıkarımları yıkar, altüst eder. Bir şekilde salt kendi varlığını kabul ettirir. Bu yazıda her ne kadar kullanılan müziğin diegeticolduğu yargısına varılmış olsa da esas mühim olan sanat eserinin biricikliği ve belli kalıplara sığmayacağıdır.

--

--